Topkapı Sarayı; Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra 1460 yılında yapılmaya başlanmış ve 1478 yılında da tamamlanmıştır. Saray, İstanbul Boğazı ve Haliç arasında, İstanbul yarımadasının ucundaki Sarayburnu’nda yer alan Doğu Roma yerleşkesinin üzerinde 700.000 metrekarelik bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet başta olmak üzere Sultan Abdülmecid’e kadar dört yüz yıl imparatorluğun; eğitim, idare ve sanat merkezi olan Topkapı Sarayı, yapılış gününden itibaren günümüze kadar önemini korumayı başarmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra 3 Nisan 1924 yılında, müze olarak kullanılmaya başlanan ve Cumhuriyet’in ilk müzesi olan Topkapı Sarayı, 400.000 metrekarelik bir alana sahiptir. Koleksiyonları, mimari yapıları ve yaklaşık 300.000 arşiv belgesi bulunan Topkapı Sarayı, dünyanın en büyük saray müzelerindendir. Pek çok farklı eseri çatısı altında bulunduran Saray, her yıl hem yerli hem de yabancı ziyaretçilerin akınına uğruyor.
Bahçeler ve meydanlar ile çevirili olan saray, birbirinin içinden geçilen dört avluya sahiptir. Halkın başvuru için girebildiği birinci avlu, sarayın birinci giriş kapısıdır. Cebehane olarak kullanılan bu alanın dışında darphane, hastane, fırın ve Aya İrini Kilisesi gibi hizmet binaları bulunurdu. Sarayın ikinci avlusu ise devletin idare binalarının yer aldığı bölümdür. Tarih boyunca pek çok resmi törene sahne olan ikinci avluda, divan toplantılarının yapıldığı Divan-ı Hümayun ve hazinenin Divan-ı Hümayun Hazinesi yer alıyor. Divan binasının arka kısmında ise sultanın adaletini simgeleyen Adalet Kulesi bulunuyor. Kubbealtı’nın yan tarafında Harem Dairesi girişi ve Zülüflü Baltacılar koğuşu vardır.
Enderun (iç saray bölümü), padişahın şahsına ait alanlar ve II. Murad döneminde inşa edilen saray okuluna ait mekanlar üçüncü avlunun sınırları içerisinde yer alıyor. Padişah tarafından toplantı yapılan ve hem yerli hem de yabancı elçilerin kabul edildiği Arz Odası, Enderun Hazinesi, Fatih Köşkü, Has Oda, Seferli, Hazineli, Büyük Oda ve Küçük Oda gibi isimler ile anılan saray okulu koğuşları da üçüncü avlunun etrafına sıralanmıştır. Üçüncü avludan sonra ise asma bahçelerinin ve padişaha ait köşklerin bulunduğu dördüncü avluya geçiliyor. Osmanlı kültürüne ait klasik köşk mimarisinin en önemli eserleri, Bağdat ve Revan Köşkleri, Sünnet Odası ve İftariye Kameriyesi de bu alanda yer alıyor. Sofa Camii, Kara Mustafa Paşa Köşkü, Hekim Başı Kulesi, Esvab Odası ve Mecidiye Köşkü de dördüncü avluda bulunuyor.
Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki Koleksiyonlar Nelerdir?
Topkapı Sarayı’nın olağanüstü zenginlikteki koleksiyonları ve son derece ilgi çekici hikâyelerle örülü tarihi bu sarayı dünyanın en görülmeye değer saraylarından biri kılar. İmparatorluk Hazinesi, Avrupa Porselenleri ve Camları, Bakır ve Tombak Mutfak Eşyası, Çin ve Japon Porselenleri, Gümüşler, Hırka-i Saadet Dairesi ve Kutsal Emanetler, İstanbul Cam ve Porselenleri, Padişah Elbiseleri, Padişah portreleri ve resim koleksiyonu, Silahlar müzede sergilenen değerli koleksiyonlar arasındadır.
Kaşıkçı Elması Nerdedir? Nasıl Osmanlı Hazinesine Katıldı?
Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenen 86 karat ağırlığında bir elmastır. Çevresi çift sıra olacak şekilde 49 tane elmas ile süslenmiş olan elmas, dünyada en çok bilinen elmaslar arasındadır.
Elmasın Osmanlı hazinesine ne zaman, nasıl girdiği ve elmasa neden “Kaşıkçı Elması” dendiği hakkında kesin bir bilgi yoktur. Adının, kesiminin oval olması ve dolayısıyla kaşığa benzemesinden geldiği düşünülmektedir. Elmasın Osmanlı hazinesine gelişi hakkında birkaç hikâye mevcuttur.
Kağıt Toplayıcı ve IV. Mehmed
Elmasın bulunmasıyla ilgili bir öyküye göre elmas, 17. yüzyılın sonlarında İstanbul’da bir kâğıt toplayıcı tarafından çöplükte bulunmuştur. Elmasın adını aynı zamanda kaşıkçı olan bu kişiden aldığı söylenmektedir. Öyküye göre bu kaşıkçı, bulduğu taşı bir kuyumcuya değerinin çok altında satar. Kuyumcu, taşın çok değerli olduğunu anlayınca bir arkadaşına gösterir. Kuyumcu ile taşı gören arkadaşı arasında bir kavga çıkınca olay Kuyumcubaşı tarafından duyulur. Kuyumcubaşı, kavga eden kuyumculara bir kese altın vererek taşı onlardan alır. Bu olayların Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa ve IV. Mehmed tarafından duyulmasının ardından taş alınır. Böylece devlet hazinesine giren taş işlenir ve ortaya 86 karat ağırlığında bir mücevher çıkar.
Napolyon’un annesi ve Tepedelenli Ali Paşa
Elmasın Osmanlı hazinesine girmesi ile ilgili en çok bilinen öykü elmasın Napolyon’un annesinden satın alındığıdır. Öyküye göre 1774 yılında Pigot adlı bir Fransız subayı, bu elması Hindistan’dan satın alarak ülkesine götürür. Bir süre sonra elması, Napolyon’un annesi satın alır. Uzun bir süre Napolyon’un annesinde kalan elmas, Napolyon’un sürgüne gönderilmesinden sonra annesi tarafından satılığa çıkarılır. Elması, o sırada Fransa’da bulunan Tepedelenli Ali Paşa’nın bir adamı satın alır ve elması Paşa’ya getirir. Tepedelenli Ali Paşa, II. Mahmut zamanında devlete karşı ayaklandığı gerekçesiyle öldürülür. Tepedelenli Ali Paşa’nın mal varlığına el koyulur. Böylelikle “Kaşıkçı Elması” hazineye girer.
METRO, MARMARAY VE TRAMVAY İLE TOPKAPI SARAYI’NA ULAŞIM
Atatürk Havalimanı yönünden gelenler Atatürk Havalimanı – Aksaray metro hattı ile son istasyon olan Aksaray’a kadar gelip, burada Yusufpaşa istasyonundan Kabataş – Bağcılar tramvay hattına katılabilir.
Anadolu yakasından gelenler Kadıköy ya da Üsküdar’dan vapur ya da motor ile Eminönü ya da Kabataş’a geçebilir, buradan Kabataş – Bağcılar tramvay hattını kullanarak Sultanahmet durağında inip Topkapı Sarayı Müzesi’ne ulaşabilirler.
Yenikapı yönünden ya da Anadolu yakasından Topkapı Sarayı’na gelmek için kullanabilecek diğer bir yöntem ise Marmaray hattı ile Avrupa yakasına geçip Sirkeci durağında inmektir. Cağaloğlu – Vilayet çıkışını takip ederek İstanbul Valiliği önüne gelmeli, buradan sola doğru kıvrılan yolu takip ederek Gülhane Parkı girişinden tabelaları takip ederek Topkapı Sarayı’na ulaşabilirsiniz. Marmaray Çıkışından Topkapı Sarayı 10 dakika yürüyüş mesafesindedir.
Bir cevap yazın